8 Mart 2010 Pazartesi

Permakültür_SK

Aylık ekonomi ve iş dergileri içerisinde takip ettiğim dergilerden biri olan Infomag'ın son sayfa yazarı Özgür Turan Mart ayı sayısında ilk kez karşılaştığım bir terim ile karşıma çıktı; Permakültür.

Günümüzün güncel konusu Sürdürülebilir Kalkınma'nın temel ayaklarından biri olacağını düşünüğüm bu kavramın tam olarak ne anlama geldiğini öğrenmek için Wikipedi'den kopya çekersek;

Permakültür; ingilizce ‘permanent’ (kalıcı) ve ‘agriculture’ (tarım) kelimelerinin birleşiminden oluşur. Permaculture kelimesi 1970’lerde Avustralyalı Bill Mollison ve David Holmgren tarafından, endüstriyel ve tarımsal sistemler tarafından yaratılan toprak, hava ve su kirlenmesine, kaybolan bitki ve hayvan türlerine, doğal olarak yenilenemeyen kaynakları yokedici ekonomik sisteme tepki olarak geliştirildi ve eski deneyimlerden oluşan bitki, hayvan ve sosyal sistemlerin bilgisine yeni fikirlerin eklenmesiyle, "kalıcı tarım" ve "kalıcı kültür" inşa etmek manasında kullanıldı.

Kavram zamanla değişik manalarda kullanılmış olmakla birlikte, günümüzde artık; gıda üretimi, arazi kullanımı ve topluluk inşa etmede sürdürülebilir ve etik bir tasarım usulü kullanmak olarak tanımlanabilir. Permakültür’ün diğer bir tanımı da "sürdürülebilir yerleşimler tasarlamak"tır.

Permakültür tasarımının temel amacı; bitki, hayvan ve insanları üretim amaçlı bir araya getirerek, bakımı kolay, istikrarlı, kendi kendine yeten bir düzeni “mümkün olan en küçük alanda” oluşturmaktır. Kaynak kullanımına bağlı olarak çevremiz ile ilgili daha kapsamlı düşünmeyi ve buna yönelik uygulamaları içerir. Bunları yaparken de doğadaki örneklerden ilham alır. Permakültürün ana teması ürün yetiştirilen ekolojik alanlar tasarlamaktır.

Kulağa her ne kadar fütüristik gelse de bu kavramın gün geçtikçe daha çok önem kazanacağı ve hayatımızın bir parçası haline geleceği kesin gibi. Ne dersiniz?
Daha fazla bilgi için; http://permaculture.org.au/

4 yorum:

  1. Sinancımçok güzel bir paylaşım, daha bugün Özgür Hanımın yazısını okurken kavrama takıldım ama koşuşturmacadan daha derine inemişmiştim ama fark onu buraya taşımakta oldu.

    Ben evde yoğurt yapıyorum ayrıca arka balkonumda sebze ve ot yetiştiriyorum birde atıkları biriktirip farklı yollarla değerlendirmeye çalışıyorum.
    Bunlar minimalist permakültürcü çabalar ama doğru yönden bakıldığında üreticiler için ihtiyaçları ortaya koyabilir..
    Çağrı’nın da dikkatini çektiği reverse engineering alanıyla da çok uyumlu sonuçlar elde edilebilinir.
    Ne yazıkki aşağıdaki örneklerim şu an için reverse olmasalarda yapılabilirliğe en yakın aklıma gelen seçenekler..
    Mesela mutfaklarımızda bundan sonrasında bulaşıkların kuruduğu su ile beslenen sebze yetiştime üniteleri, yada evde doğal besin yapımını olanaklı kılan moduler mutfaklar olsa..
    Yada şu duşta harcadığımız heba olan (çok pis olmayan) suyumuzu bir yerde toplayıp sifon yerine kullanabilsek.. Tıpkı A sınıfı enerji gibi A sınıfı ürün kategorisinde ürünler..
    Güzel olmaz mıydı.. Birde bunu çok harcamadan yapabilecek varolan teknolojileri kullanabilsek..

    YanıtlaSil
  2. Yorum için teşekkürler. Bu konu hakkında okuduğum (ve hala bitiremediğim) Hot, Flat & Crowded'da güzel bir kısım vardı.

    Friedman, yenilenebilir enerji değil, yenilenebilir enerji sistemlerinin önemine dikkat çekmek için şöyle yazmış:

    "If you don't have a system, you don't have a solution. If you hear a politician calling for "renewable energy", walk away. If you hear a politician calling for a "renewable energy system", listen up.

    In my view this Clean Energy System would consist of five interlocking and mutually reinforcing parts: innovating clean electrons, intensifying energy efficiency, diffusing family planning services across the planet, embracing an ethic of conservation, and preparing to adapt to the climate change that is already locked into our future."

    Yukarıdaki yazıda bahsedilen permakültür ve senin verdiğin örnekler benzeri konseptler aslında hem sistemleri ön plana çıkarması hem de bir takım etik kuralları hatırlatması açısından önemli diye düşünüyorum.

    Selamlar.

    YanıtlaSil
  3. Sinan güzel paylaşımın için teşekkürler...
    Bu vesile ile bende bir iki şey eklemek istiyorum.

    Bence dikkat edilmesi gereken unsurlardan biri de Nüket'in de değindiği çok harcamadan yapılabilecek varolan teknolojileri kullanabilmek... Bu noktada sürdürülebilir kalkınma ile ilgili teşvik edici unsurlar geliştirilebilir. sürdürülebilir kalkınmanın yaygınlaştırılması, çeşitli yaptırımların ve zorunlulukların getirilmesi gerekebilir.

    İnsanların büyük bölümü, özellikle az gelişmiş ülkelerde sürdürülebilir kalkınmanın ne anlama geldiğini bile bilmiyor. Bilenler bile gerekli hassasiyeti malesef göstermiyorlar yada gösteremiyorlar. Onları suçlamıyorum çünkü bu noktada bence Devletlerin duyarlılıklarını arttırarak sürdürülebilir kalkınma ile ilgili ciddi çalışmalar yürütüp öneminin tanıtılmasında birinci dereceden rol alması bunun yanında başta o ülkenin sanayi devlerini teşviğe çağırıp onları desteklemesi gerekmektedir. Bu sayede yukarıdan aşağaya bir hareketle sürdürülebilir kalkınma maaliyetleri düşürülebilir ve insanlar bununla tanıştırılarak teşvik edilebilir. Bunun günümüzde tek tük örneklerini görsekte eninde sonunda arttırılıp zorunlu hale geleceğini düşünüyorum. Çünkü, günümüz koşullarında sürdürülebilr kalkınma ve inovasyondan uzak kalan organizasyonların ömrü çok da uzun olmayacaktır.

    YanıtlaSil
  4. Konu hakkında ülkemizden güzel iki örneği de içeren güncel bir yazıyı Masadakiler'in güncel sayısında bulabilrsiniz:

    http://www.trenddesk.com/pdf/MASADAKILER-2010-11.pdf

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.